9 Aralık 2012 Pazar


GEYİKLİ BOZCAADA ÇANAKKALE

Sevgilimle Aliağa dan Çanakkale ye keşfe gidiyoruz. (Gidiş geliş 520 km off çokmuş valla) Ama daha sevgili olduğumuz için kalmak yasak...

Günü birlik gidilecek yol değil ama insan aşık olunca yolu falan görmüyor gözü .

Sabah erken zımba gibi çıkıyoruz yola. Az gidip Uz gittikten sonra dağın tepesinde güzel manzaralı bir  çay bahçesi buluyoruz, hemen atlıyoruz arabadan fotoğraf makinası da hazır, çekiyorum gülümseyin...


Gözünün alabildiğine mavi ve yeşil. Yollarda olmak ne güzelmiş, inekler falan görüyoruz, unutmuşuz artık onları selam edip geçiyoruz, ohh misss..

                                       

Eyvah Eyvah 2 filmini seyretmişiz ya direkt Geyikli yoluna sapıyoruz, filmi izlemeden sorsalar bilmeyiz Geyikli diye bir yer var mı diye . Filmden sonra ünlü olmuş, ziyaretçi akınına uğramış zaten burası.


Ufak bir yer, biz filmdeki her mekanı görme derdindeyiz. Ama her ev Hemşire Müjgan ın evi sanki...

Bilmiş bilmiş konuşuyorum yine, yok balkonu şöyleydi yok yanında bahçe vardı diye, her gördüğümüze aha işte bu diye diye Geyiklinin sonuna geliyoruz.



En sonunda birine sorup öğrenmek çok daha cazip geliyor, karşıdan cefakar vefakar bir köylü teyze geliyor derken dünyanın en çok konuşan kadınına rastladığımızı nereden bilecektik. (az konuşanına da daha rastlamadı kimse ama) Sevgilim en sempatik haliyle soruyor. 

İşte ! Teyze tam da bu soruyu bekliyormuş gibi (yıllardır konuşmamış biri gelse de içimi döksem der gibi yani), tarif etmek yerine alıyor bizi yanına konuşuyor da konuşuyor, Teyzenin tüm hayat hikayesini hatmettikten sonra buluyoruz aradığımız evi. (baktığımız yerlerden bayağı uzakmış)

Ama burası bildiğin ev, TV den daha farklı gözüküyordu anaaaa.  Ne bekliyorsam kameralar falan olacak üstüne üstlük bir de beni çekecek diye düşünüyordum herhalde, anlamadım kendimi.

Sokak aralarında gezinirken filmde Müjgan ve Hüseyin in baba Edremit amcaya yakalandıkları balıkçıyı uzaktan kesiyoruz, içerideki adamlardan gizli...


Bir anda develer geliyor, ooo bayağı büyükmüşler bunlar.  Deve güreşi var sanırım ama pis kokuyor diye ufak ufak uzaklaşıyoruz.



Evden kaçmış yaramaz çocuklar gibi yürümek iyi geliyor, kaybolmak gibi bir derdin yok zaten hepten kayıpsın, bildiğin bir yer yok ki. 

Sarılıyoruz, elele, mutlu mesut , öpüşüp koklaşıyoruz gizli gizli

Sevgilimin ; omzu çok açık giymişsin,burası küçük yer,adamlar nasıl bakıyor görmedin mi, hırkan da çok güzel bir giy bakayım nasıl olacak (hatta kendi hırkasını giydirdi bana) cümlelerine gülümseyecek kadar mutluyum.




Geyikli ufak tefek ama yeşille mavinin mutlu mesut kucaklaştığı bir yer, doğal, içinde sizi mutlu eden bir tılsım var buraların. Kış ayları sakin olan (yaklaşık 3.000-4.000 kişi) bu beldenin Yaz aylarında nüfusu 10.000 civarında oluyormuş. Tamamına yakını zeytin ağaçlarıyla dolu ve geçimlerini tarımdan sağlıyorlar.

Gitmeden önce yemyeşil çimenler ve pembe çiçek açmış ağaçlarla bol bol resim çekiliyoruz.






Görüşürüz Hüseyin , görüşürüz Hemşire Müjgan ....


Bozcaada Feribotuna binmek için sahildeyiz. Biletlerimiz elimizde mini çay bahçesinde keyif çatıyoruz. Adaya gitmek heyecanlandırıyor beni, sevgilim ve deniz aynı renk ikisini de çok seviyorum.






Bu gördüğünüz Venedik Kalesi. Bizanslılar döneminde kullanılmış ve Fatih Sultan Mehmet zamanında esaslı bir şekilde onarılmış.


Geyikli - Bozcaada arası yolculuk 30 dakika sürüyor, kişi başı 6 TL ödedik.

Keyifli bir yolculuk oldu bizim için. o kadar rüzgarlıydı ki resim çekilirken uçmamak için bulduğumuz her yere tutunmak zorunda kaldık.


Adaya adım atar atmaz orada oturan bir amca cennete hoşgeldiniz , burası başka yere benzemez diye seslendi bize, garip geldi doğrusu, acaba dedim her gelen yolcuya mı aynı şeyi söylüyor...

Bozcaada deyince aklıma hep bakımlı renk renk evler , kocaman bir kale, mutlu insanlar, güzel şaraplar, müthiş lezzetli Türk kahvesi geliyor.

 

Eski kahve adında şipşirin bir mekandayız, bayılıyorum böyle ufak ve sempatik yerlere.
Ayrıca az değil 40 yıl hatırı da var saygılarımı sunarım.




Oraya gidin ve sevgilinize bol bol sarılın, öpün , Deniz ve Şarap kokusu size mutluluk hormonu salgılatıyor keyfini çıkarın bu anların.




Evler muhteşem hepsiyle tek tek resim çekilmek istiyorum.

Zamanınız olursa buraya araba ile gelin, denize girilebilecek plajlar biraz uzak, daha adada gezilip görülecek çok yer var.
Biz de sezonunda tekrar gelmek için sözleşiyoruz.


Eros un oku bana saplandı sanırım..



Dönüş feribotuna kadar gezdik ve Sahilinde oturup güzel bir ziyafet çektik kendimize.

Balık taze miydi diye düşünmenin anlamsız olduğu bir yer Bozcaada.



Elimizde şaraplarımız geri dönüş yolundayız, burada kalıp akşam şarapları yudumladıktan sonra sabah mis gibi ada havası ile uyanmak tazecik domateslerle beraber mükemmel bir kahvaltı etmek isterdim . 
Ahhh anne ahhh...

Feribot a binip Geyiklinin yolunu tutuyoruz daha yolumuz uzun Çanakkale bizi beklerrrrr....



Geyikli Çanakkale arası  55 Km keyifli bir yolculuk. Yanımızda sıra sıra rüzgar gülleri ile sohbet ede ede yolu tamamlıyoruz.

Hava kararmaya başladı Şehitlikleri de gezeriz diyorduk (biz bu gidişle günübirlik Amerika da yaparız) ama nerdeee... En iyisi Çanakkale yi doyasıya gezmek.



Sokaklar çok renkli Üniversite buraya canlılık veriyor . Her yer öğrenci kaynıyor, cafeler pastaneler  tıka basa dolu.

Meydanında aynı izmir deki gibi bir saat kulesi var, herkesin buluşma noktası burası. Saat kulesinin önüne gelince her yer buram buram kestane kokuyor, dayanmak ne mümkün direkt dalıyoruz.


Pek alışveriş yapacak mağaza bulamıyoruz. Belki de tam muhitini bilemediğimiz için.

Kaybolmuş halde gezerken çok şirin bir kahve dükkanına rastlıyoruz, vitrinin de renk renk fincanlar hemen oturmam lazım. Zaten karşısında camii de var e bizim de ihtiyaçlarımız var elbet. Camiler çok sevaba giriyor valla, genelde bu işler için kullananılıyor sanırım.



Çanakkale ye gelip de Peynir tatlısı almadan da olmaz tabii ki. Bu nasıl güzel bir lezzettir yarabbim. Hemen 2 paket alıyoruz, e tabii kıyafet alışverişi yapamadığımızdan cebimizde bizi dürten paralarımız var . Onlarla da bir güzel Zeytin , Peynir, Zeytinyağı..vs bir sürü ıvır zıvır alıyoruz. Ohh şimdi rahatladık.

Çanakkale aklınıza geldikçe gülümsetme garantisi olan bir şehir , Her gittiğinizde eksik kalan bir şeyler mutlaka olacak ve yeniden gitmek isteyeceksiniz

Küçük ve mutlu anılar biriktirmeniz dileğiyle; Bir yolculuğumuzun daha sonuna geldik . Selam eder gözlerinizden öperim...

Tagged: , ,

4 yorum:

  1. işallah oğlum biraz daha büyüsün bizde gideriz. O kadar güzel anlatmışsın ki sanki bunları okumadım yanımda anlattın bende dinlemiş gibiyim.... Ellerine sağlık..

    YanıtlaSil
  2. Canım teşekkür ederim, oğlun büyüsün beraber de gideriz inşallah

    YanıtlaSil
  3. birde deniz seferlerini iptal ettiren lodos olmasa 2 gün mahsur kaldım:) netice itibari ile ada sakinlik isteyenler için güzel bir yer ama öyle gezilecek tatil keyfi yapılacak kadar albenili değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz kötü zamana denk gelmişsiniz sanırım, bir an önce kurtulmanız dileği ile :)

      Sil

Beğendin mi? Fikrini benimle de paylaş lütfen :)

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Bumerang - Yazarkafe
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...